Çocuğunuzun ilk sosyalleştiği yer ailedir ve her çocuk ailesi ile özel bağlar kurar. Aileden sonra çocuğun sosyal gelişiminin desteklendiği ikinci bir yer ise okullardır.
Çocuğun okula başlamasıyla hayatında bir takım değişiklikler meydana gelir. Artık uykudan uyanma saati daha erken, anne ve baba ile geçirilen süre ve etrafından gördüğü ilgi ( merkezde sadece kendisi varken öğretmeninin gösterdiği ilgiyi arkadaşlarıyla paylaşmak zorunda olma ) daha azdır. Tüm bunların yanı sıra çocuk için çok değerli olan oyun malzemeleri, oyun saati, serbest zaman süresi ve otorite değişikliği de süreçteki uyumu etkileyen faktörlerdir.
Bazı çocuklar eğitim kurumlarıyla daha erken tanışırken bazıları 1. Sınıfa başlarken tanışmaktadır. Okul öncesi eğitimi almış olan çocukların okula uyum süreçleri almamış olanlara oranla daha kolaydır. Ancak bu durum çocuğunuzun okul öncesi eğitimi aldığı için ilk gün sendromunu yaşamayacağı anlamına gelmemektedir.
Bilindiği gibi okul öncesi kurumlarda birbirine yakın yaş grupları ağırlıktayken ve her biri öğretmen desteği ile görevlerini yerine getirirken ilkokulda durumlar biraz farklılaşır. Okul öncesi eğitim almamış olan çocuklar için ise durum biraz daha karışık olabilir.
Çocuk daha önce hiç bulunmadığı kadar kalabalık bir ortama girer, kendinden yaşça büyük ağabey ve ablalarla karşılaşır. Eğitim alacağı bina bile kocamandır. Bir yığın yenilikler dizini ile karşı karşıya gelen çocuğun kafasında ‘’Tüm bu çocuklar da kim? Bana zarar verirler mi? Bu bina çok büyük ya kaybolursam? Annem babam beni bırakıp gidecek mi yani şimdi? Ya geri gelmezlerse? ‘’ tarzında sorular oluşur.
Anne ve baba bu soruları ne kadar cevaplasa da çocuğun bu süreci yaşayarak, gözlemleyerek ve güven ilişkisi kurarak atlatması gerekmektedir. Özellikle bu konuda tecrübesiz olan anne ve babalar sürecin yönetimi konusunda sorun yaşamakta ve kendilerini çaresiz hissetmektedirler. Bu süreçte anne ve baba çocuğa karşı anlayışlı ve sabırlı olması oldukça önemlidir.
Çocuğa okulda neler öğreneceğinin, okulun kendisine neler katacağının açıkça anlatılması uyum sürecini kolaylaştıracaktır.
Okulun ilk günü mümkünse anne baba ve çocuk okula birlikte giderek çocuğun kendisini yalnız hissetmemesi sağlanmalıdır.
Çocuğa okulda kalacağı süreyle ilgili bilgi verilmelidir. Çünkü çoğu çocuk, anne ve babasından ayrılacağı için endişe duyar. Anne-babasının kendisini bırakıp tekrar geri gelmeyeceğini düşünür. Bu sebeple okul çıkış saati geldiğinde gelip onu alacağınızı ifade etmeniz kendini daha güvende hissetmesine yardımcı olacaktır.
Çocuğunuzdan ayrılırken onun yorgun, aç ve uykusuz olmamasına özen gösterin.
Olumsuz durumlarda anne babaya nasıl ulaşacağı anlatılarak çocuğun kendisini güvende hissetmesi sağlanmalıdır.
Çocuğunuzun yaşadığı duyguları anlatmasına imkân tanıyın.
Çocuklar okula gitmek için ne kadar hevesli olurlarsa olsunlar yine de yeni bir ortama girecekleri için özellikle okulun ilk günü endişe duymaları normaldir.
Eve geldiğinde çocukla okulda yaptıkları ile ilgili konuşulabilir. Ancak her çocuk anlatma konusunda istekli olmayabilir. Anne baba olarak bu konuda “Eğer anlatmak istersen seni dinlemek hoşumuza gider.” diyerek okulda yaşadığı; onu mutlu eden, heyecanlandıran olayları veya onu üzen ve kaygılandıran yaşantıları sizinle paylaşması için yüreklendirebilirsiniz.
Çocuğunuza öğrenmesi konusunda baskı yerine destekle yardımcı olmalısınız. Bu amaçla okula başlayan çocuğunuzun halen oyun çocuğu olduğunu akıldan çıkartmamalı, “oyun” ve “çalışma” için ayrı zaman ayırarak programlı yaşamaya onu özendirmelisiniz.
İlgi alanınız akademik başarısından ziyade bir bütün olarak çocuğunuzun kendisi olmalıdır.
Akşamları kitap okuyarak çocuğunuzu okumaya özendirebilir, hafta sonlarınızı ise ailece yapılabilecek açık alanda yürüyüş, balık tutma, sinema, tiyatro vb. etkinliklerle değerlendirebilirsiniz.
Özgüveninin pekişmesi için çocuğunuzu ders dışında kendisini kanıtlayabileceği etkinliklere yöneltmelisiniz. Bu yöneltmede temel ölçü; çocuğun ilgi ve yetenekleri olmalıdır.
Başka çocuklarla kıyaslama yapılmamalıdır.